Fransa’nın, 6. şehrinde polis ve devlet şiddetine ve ırkçılığa karşı yürüyüş düzenlendi. Paris’teki protesto yürüyüşü Barbes Metrosu başında başlayıp Magenta bulvarı üzerinden republiqe meydanında son buldu. Göstericilerin dağıttğı basın bildirisinde, şu söz ve görüşlere yer verildi.Şiddete, suça ve devlet ırkçılığına karşı her yıl düzenlenen protesto yürüyüşü, bu yıl Paris, Blois, Saint-Étienne, Bordeaux, Toulouse, Amiens’de şehirlerinde gerçekleşti. Hakikat ve Adalet için 15 Mart 2025 Cumartesi günü, polis, cezaevi, psikiyatrik, adli şiddet gibi benzeri durumlardan mağdur olan ailelerle birlikte, uygulanan bu şiddetin cezasızlığına, ırkçı, yabancı düşmanı, negrofobik, İslamofobik, homofobik, transfobik ve cinsiyetçi söz, eylem, şiddet ve suçlara karşı Paris’te 500 kişi yürüdü.
Polisin sıkı güvenlik önlemleri aldığı yürüyüşe katılanlar sık sı şu sloganları attılar. Dayanışma silahımızdır, gelin örgütlenelim direnişi güçlendirelim. Bizler unutmayız ve asla affetmeyiz! Adalet yoksa barış da yok! Bunu her yerde söylecek ve dile getireceğiz. Devlet tarafından işlenen şiddet suçlarını ve sistematik ırkçılığı durdurun herkes için hareket özgürlüğü istiyoruz. Hapishaneler, tecritler bitsin. Mücadelemiz yeni değil. Fransız polisi ve jandarması, uzun yıllardır, toplumsal sınıfları, ten renkleri, dinleri, cinsel yönelimleri ve cinsiyet ifadeleri nedeniyle yerleşik düzene uymayan insanları ve toplulukları yaraladı, sakatladı hatta ve öldürdü.
Siyasi fikirleriyle, isyanlarıyla, yaşam biçimleriyle bu kurulu düzene meydan okuyanları yaralıyor, sakatlıyor, ve öldürüyorlar. Ama hep cezasız kalıyorlar. Fransa’da polis şiddetinin uzun bir geçmişi var. Afrika’nın sömürgeleştirilmiş topraklarından günümüzün işçi sınıfı mahallelerine, Fransa anakarasından Réunion, Martinik, Guadeloupe, Guyana, Mayotte kadar, bugün yaşanan şiddet dün sömürge düzeni adına gerçekleştirilen katliamların bir devamıdır. Bu katliamlar arasında 1944’te Senegal’de, 14 Şubat 1952’de Guadelupe’li grevcilere ve 17 Ekim 1961’de Paris’te göstericilerin polis şiddetini kınayıp Cezayir’in bağımsızlığını talep ettikleri Cezayirlilere yönelik katliamlar da yer alıyor.
1960’lı yıllar, göçmen ve Fransız işçilerin yanı sıra öğrencilere yönelik çok sayıda ırkçı suçun ve ölümcül polis şiddetinin yaşandığı, özellikle Mayıs-Haziran 1968’deki acımasız baskı döneminde ilk Hakikat ve Adalet Komiteleri ortaya çıktı. Polis şiddetine maruz kalanların yakınları, komşuları, meslektaşları, aktivistler ve aydınlar daha sonra hukuki ve siyasi mücadeleye öncülük etmek üzere örgütlendiler. Bugün, devletin bize uyguladığı şiddetli baskıya, kurbanların, ölü veya diri olarak, görünmezleştirilmesine ve suçlulaştırılmasına karşı mücadele etmek için yürüyoruz.