YUSUF SEKİ’NİN GÖRSEL VE BİLİMSEL FOTOĞRAF KİTABI ÇIKTI

Gündelik yaşamın bir parçası olan ve her geçen gün hızla arttığı gibi yozlaşan ve kalitesini kaybeden, eskiden sanat gözüyle bakılan şimdilerde basit bir oluşuma dönüşen, her an milyonlarca parmağın deklanşöre basıp her anı kayıt altına aldığı “ Fotoğraf “ üzerine yıllarını vermiş,emek sarfetmiş ve nihayet “Fotoğraf böyle çekilir “ öğreti güdüsüyle, çektiği fotoğrafları “ Işığın Büyüsü “ adı altında toplayan Yusuf Seki’nin yeni çıkan kitabını burada siz okurlara,kendi düşüncesinden yola çıkarak kendi sözleriyle tanıtmak istiyorum. Kitap içinde yer alan fotoğraflar arasında Paris’te yaşayanlara yabancı gelmeyen yerlerin fotoğraflarına rastlamak mümkün, 1998-2002 yılları arasında Türkiye’nin Paris Büyükelçiliği Basın Ataşeliği görevini yürüttüğü sırada çekilen fotoğraflara, 2005-2009 yılları arasında Brüksel Büyükelçiliği Başın Müşaviri görevindeyken de Avrupa’nın çeşitli ülkelerindeki tarihi yerleri objektifine yansıtan Seki, çok güzel görsel bir eser ortaya çıkarmış, Görselliği kadar bilimsel açıdan da incelemeye değer bir eser olduğu bir gerçek.“Işıkla boyamak, çizmek” anlamına gelen fotoğrafı konu alan bu çalışmayı, 2015 yılı içerisinde açtığım 3 kişisel fotoğraf sergisinin ardından planladım. Bilmeden, öğrenmeden, sadece deklanşöre basarak fotoğraf çektiğim yılları saymazsak, yaklaşık 15 yıl önce başladığım fotoğraf yolculuğumda, olaylara bakış açımın değiştiğini, estetik algımın geliştiğini ve hepsinden önemlisi tabiatın güzelliklerinin daha çok farkına vardığımı gözlemledim. Esasen, her birimiz çocukluğumuzdan bu yana fotoğrafla bir şekilde iç içeyiz ve hepimizin başucunda özenle sakladığımız, yaşanmışlıkların canlı tanığı olan fotoğraf albümlerimiz bulunur. Ben de yıllarca, gördüğüm güzellikleri, yaşadığım anları ve mekânları fotoğrafladım. Ancak, yurt dışında görev yaptığım sıralarda gördüğüm bir gece fotoğrafı, ışığın büyülü dünyasına adım atmamın başlangıcı oldu. Zira, bu fotoğraf, yıllardır çektiğim fotoğraflara hiç benzemiyordu ve adeta ressamın elinden çıkmış bir tabloyu andırıyordu. Böyle bir fotoğraf nasıl çekilebilir diye sorgulamaya başladım. O ana kadar çektiğim, çektiğimi sandığım fotoğrafların hepsi birden bire anlamsızlaşmıştı. Fotoğrafın,deklanşöre basmaktan ibaret olmadığının ilk kez o zaman farkına vardım. İşte bu zihinsel dönüşümle birlikte,fotoğraf serüvenim ciddi anlamda başlamış oldu. İlk işim bir DSLR (Digital single-lens reflex/ objektifi değiştirilebilir) kamera almak oldu ve sonrasında yoğun bir öğrenme ve bilgilenme süreci başladı. Öğrendikçe bu işin hiç de kolay olmadığını,ciddi emek ve zahmet gerektirdiğini fark ettim. Zamanla estetik anlayışım gelişti. Fotoğrafın felsefi yönünü de araştırıp incelemeye başladım. İlk zamanlarda kolayca beğendiğim fotoğrafların eksiklerini fark ettikçe yolun ne kadar uzun olduğunu anladım. Farkına varmak bir süreçtir. Bir fotoğrafı,bir resmi,mimari eseri,estetik algımız geliştikçe farklı yorumlamaya başlarız. Daha önce fark etmediğimiz yönlerini,güzelliklerini görür,eserin adeta içine girer ve yaşarız. Üçüncü bir göz açılır zihnimizde. Bu arada,hatalar, kusurlar da sırıtmaya, adeta gözümüze batmaya başlar. Beğeni kriterlerimiz farkına varmadan yükselir. Estetik değer yargımızın geliştiğini bu şekilde anlar ve hissederiz. Fotoğraf da diğer görsel sanatlar gibi teknolojik gelişmelerden etkilenmektedir. Özellikle 2000’li yıllardan itibaren, tüm dünyayı cep telefonu furyası sarmış ve kamera özelliği bulunan bu telefonlar sayesinde fotoğraf herkesin kolayca ulaşabildiği bir hobi haline gelmiştir. Kuşkusuz, anlık fotoğraf çekimi ve üretiminin, amatör fotoğrafçılık ve fotoğraf sanatı üzerinde olumsuz etkileri de olmuştur, ancak, aynı zamanda fotoğrafa duyulan ilgi de artmıştır. Önemli olan bu ilgiyi doğru mecraya çekebilmek ve bilinçli fotoğraflar üretmenin yolunu açmaktır. Bu süreçte, tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de -bu gelişmelere paralel olarak- fotoğraf sanatına olan ilgi de artmaya başlamış ve fotoğrafla ilgili yayınlar, raflarda yerini almaya başlamıştır.Teknolojinin gelişmesiyle, her gün milyonlarca “anlık” fotoğraf üretilip kısa süre içerisinde tüketilmeye devam etmektedir. Bu “seri üretim”, kalitenin düşmesine ve sıradanlaşmaya yol açtığı için, fotoğrafın, “basit ve hiçbir bilgi tecrübe gerektirmeyen” bir uğraşı olduğu yönünde yanlış bir algı oluşmaya başlamıştır. Böyle bir algının oluşması kuşkusuz büyük emek, bilgi-birikim ve kabiliyet gerektiren fotoğraf sanatının ve kültürünün yanlış anlaşılmasına sebep olmaktadır. Zira, kısa zamanda üretilen emeksiz, özensiz ve çabasız bir ürünün kıymetli olması mümkün değildir. İşte bu seri üretimin yol açtığı fotoğraf enflasyonu nedeniyle, çekimi günler, hatta aylar süren emek ve sabır ürünü fotoğraflar da, -zorlu çekim süreçleri ve harcanan zaman toplumun büyük çoğunluğu tarafından bilinmediği için-, hak ettikleri saygı ve ilgiyi görmemektedir. Öyleyse ne yapmalı ? Fotoğraf, değil mi ki hayatımızın her yerinde çok güçlü bir şekilde yer bulmaya devam ediyor ve hepimiz istisnasız fotoğraf çekiyor ve izliyoruz.Aslında, biraz zaman ayırıp en azından doğru ve güzel fotoğraf çekmeyi, bir fotoğrafı okumayı, değerlendirmeyi, anlamayı ve yorumlamayı öğrenebiliriz. Bu çalışma biraz da, toplumda fotoğraf konusunda oluşan yanlış algıyı değiştirebilmek, fotoğrafın gelişmiş Batı ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de, hak ettiği yeri edinmesine bir nebze de olsa katkıda bulunmak amacıyla kaleme alınmıştır. Kitabı, teorik bilgiler ve fotoğraf analizleri olarak iki bölüme ayırdım. Birinci bölüm, fotoğrafın doğuşu, tarihçesi, fotoğraf kuramları, “fotoğraf sanat mıdır,değil midir?” ekseninde yapılan tartışmalar,fotoğraf ve resim ilişkisi,fotoğraf ve iletişim gibi daha çok teorik bilgileri içermektedir. İkinci bölüm ise,teorik olarak öğrenilen bilgilerin,örnek fotoğraflar üzerinden pekiştirilmesi,çekim teknikleri,kompozisyon,ışık, estetik,pozlama gibi fotoğrafın temel unsurlarının ve fotoğrafların çekim hikâyelerinin ele alındığı bir bölüm oluştuğunu düşünüyorum ben. Ama taktir okuyucunundur her zaman. Uzun yıllar içinde edindiğim bilgi ve tecrübelerimi yansıtmaya çalıştığım bu kitabın fotoğraf sanatına gönül veren herkese bir nebze de olsa faydalı olacağını düşünüyor ve ümit ediyorum. Bu vesileyle, fotoğraf serüvenimin her aşamasında olduğu gibi kitabın yazılması sürecinde de , manevi desteğini esirgemeyen ve teşvik eden eşim Aysun Seki’ye, kitabın grafik ve kapak tasarımını yapan değerli dostum Kadir Canlı’ya, redaksiyonda emeği geçen kıymetli dostum Necmi Hastürk’e, fikri katkılarından ve samimi desteğinden dolayı değerli dostum Mehmet Yüksel’e, bu süreçte gösterdikleri anlayışları nedeniyle çocuklarım Fethi Tuna ve Kerem Burak’a ve moral desteklerini esirgemeyen kardeşim Ayşe Seki Aslıyüce ve eşi Hüseyin Aslıyüce’ye teşekkürü bir borç bilirim.Paris (Tan-Sar) www.hodrimeydan.net