FATİH GÜLERGÜN, MONTFERMEİL TÜRK İSLAM KÜLTÜR VE SPOR DERNEĞİ’NİN ÇALIŞMALARINI ANLATTI

Montfermeil Türk İslam Kültür ve Spor Derneği’ni tanıyalım. Fransa’daki Türk göçmen dernekleri arasında kurulan ilk derneklerden biri de Montfermeil Türk İslam Kültür ve Spor Derneği. Paris’in banliyösünde yer alan dernek, Fransa Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ne dahil. 1992 yılından bu yana kendi binasında faaliyet gösteren derneğin çalışmalarını mevcut Dernek Başkanı Fatih Gülergün okuyucularımız için anlattı.

Tansu Sarıtaylı- Fatih bey önce kendinizi tanıtır mısınız?

Fatih Gülergün- Bayburt doğumluyum. 1991 yılında, 14 yaşındayken Fransa’ya geldim. İki çocuk babasıyım. İnşaat sektöründe çalışıyorum.

Tansu Sarıtaylı- Fransa’da Montfermeil Türk İslam Kültür ve Spor Derneği’nin başkanlığını yürütüyorsunuz. Bu dernek nasıl kuruldu, dernek projesi nasıl ortaya çıkmış, önceki başkanlar kimlerdi? Bunlar hakkında bilgi verebilir misiniz?

Fatih Gülergün- Fransa’ya geldiğimde, yani 1991’de derneğimiz mevcuttu ama yeri burası değildi. 1992 yılında yeni yeri satın aldık. Babamlar, amcamlar bu dernek işlerinin içindeydi. Tabi o zamanlar çocuk olduğum için daha çok ders almak için gelirdim. Yine de derneğin ilk zamanlarından beri içinde sayılırım. 1992’de derneğin daha büyük olan yeriş, yani burası açıldı. O yıldan bu yana aynı adresteyiz.

Tansu Sarıtaylı- Fatih bey, derneğin kaç üyesi var?

Fatih Gülergün- Şu anda 200’ün üzerinde. Fakat bu sayıyı çok az buluyorum. Bunun sebebini şöyle açıklayayım: Derneğimizin bünyesinde bir bakkalımız var bu bakkalımız dernek yararına çalışıyor. Yani bakkaldan elde edilen gelir, şimdilik derneğin ihtiyaçlarını karşılayacak durumda. Çevredeki vatandaşlar da bu sebeple derneğe üye olmak ve aidat ödemek konusunu çok da ihtiyaç olarak görmüyor. Ama öyle olmasa binden fazla üye potansiyeli var. Şimdiye kadar üye sayısını artırma, aidat gelirlerini ve diğer gelirleri artırma konusuna çok ağırlık verilmemiş. Bakkal üzerinden akar olunca bu konuda ilerleme olmamış.

Tansu Sarıtaylı- Peki bu rernek projesi nasıl ortaya çıkmış?

Fatih Gülergün- 1991 yılında bu bölgedeki Türk toplumu bu kadar geniş değildi. Daha çok Bosquet diye adlandırdığımız La Forestier’ diye adlandırdığımız o yapının içerisinde binaların içindeki Türkler yoğunlaşmaya başladı. Daha sonra burada cami olsun, cuma namazlarını, bayram namazlarını cemaatle layıkıyla kılalım dediler. O ihtiyaçla bir organizasyon ve dernekleşme başlamış. İlk zamanlar dernek, bir binanın altındaydı. Daha sonra toplum genişleyince, Türk nüfusu artınca orası küçük geldi. Babam derneğin içinde olduğu için ben de çocuk halimle olan biteni takip edebiliyordum. Daha sonra burayı buldular. 1992’de alındığında önce şirket kuruluyordu, sonra onun üzerinden alınıyordu. Şimdi öyle değil tabi. O zamanlar Milli Görüş teşkilatına aitti. 2000’li yılların başında resmi olarak Fransa Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ne (DİTİB) geçtik. Daha sonraki yıllarda sosyal ihtiyaçlara göre bina da farklılaştı ve bugünkü halini aldı.

Tansu Sarıtaylı- Derneğin faaliyet alanları nelerdir?

Fatih Gülergün- Derneğimizin faaliyet alanları, ana kademe, kadın kolları ve gençlik kolları olarak üç ana dalda işliyor. Biz ihtiyaca göre işleri ve görevleri tanımlıyoruz. Ana kademede daha çok derneğimizin kendi iç ihtiyaçlarını karşılamak için çalışmalarımız var. Kadın kollarımız ise bu bölgedeki farklı derneklerle çalışabilmek için irtibat halindeler. Kadın kolları aynı zamanda belediyelere belediyelerle, belediyelere bağlı Türk dernekleriyle ve yabancı derneklerle irtibat halinde. Bizimle değerlerimize uygun şekilde, birlik ve beraberlik içinde herhangi bir sıkıntı yaratmayacak bütün derneklerle çalışıyoruz. Gençlik kollarımız ise daha çok yine belediyelerle irtibat halinde ki okul, eğitim, sosyal konularda neler yapılabilir diye istişare edip onlarla birlikte çalışıyor.
Daha dün başlamış bir futbol turnuvası var. Afrika kökenli ülkelerin organize ettiği bir turnuva, Türkleri de içlerine aldılar. Bu turnuvayı son birkaç yıldır beraber düzenliyoruz. Futbol turnuvası Clichy sous bois Belediyesi’nin düzenlemiş olduğu bir faaliyet. Bu bölgede o anlamda toplumun olduğunu bildikleri için birkaç yıl önce görüştük, işbirliğine sıcak baktıklarını söylediler. Biz de buradaki potansiyel sporcu kardeşlerimizi oraya bildirdik. Aynı zamanda Türkler de oraya gidiyor. Beraberlik ve kaynaşma oluyor. Faslı, Cezayirli, Tunuslu, Senegalli, Cote d’lvoire herkes var. İçinde Afrikalılar var, dışarıdan sadece Türk toplumu olarak biz varız. Sağolsun onlar bizi sıcak karşıladılar. Bizim varlığımızın onlara fayda kattığını söylediler. Dün akşam oradaydım, Türk Milli Takımı’nın maçı vardı. Senegal ile bir maç yaptılar. Ama kaynaşmayı görecektiniz… Belediye başkanları, meclis üyeleri, vatandaşlar hepsi bir arada. Güzel bir ortam, çok güzel örnek. Ayrıca Filistin’de yaşanan feci durum sebebiyle Montfermeil Belediyesi’nin düzenlediği faaliyete de katıldık, Filistin yürüyüşünde hep beraberdik.
Derneğimiz 2000’li yılların başında biraz kendi içine kapanık bir dernekti. Özellikle 2010 yılına kadar pek sınırlarının dışına çıkmayan, başka kişilerle kurumlarla pek ilişkisi olmayan bir dernekti. Daha sonra kadın kollarımız ve gençlik kollarımız epey aktif hale geldi. Ben her zaman söylerim, bir dernekte kadın kolları ve gençlik kolları aktifse her türlü faaliyetin üstesinden gelirsiniz. Çevremizdeki kurumlar ve dernekler de bizim derneğimizi ziyaret ediyor, gerekirse bizden destek istiyorlar. Bu tür multikültürel (çok kültürlü) faaliyet fırsatlarını kaçırmıyoruz.

Tansu Sarıtaylı- Dernek başkanlığı görevi zor mu?

Fatih Gülergün- Kendi adıma cevap vereyim. Derneğin alt kademesinden gelen birisiyim. Gençlik kollarından beri bu dernekte görev yapıyorum. Son iki yıldır dernek başkanlığı yapıyorum. Öncesinde rahmetli Ali Atagan hocamız vardı. Onun zamanında ben de dernek başkan vekilliği yapıyordum. Dolasıyla dernek idare işlerine yabancı değilim. Bu işleri severek yapıyorum, lakin çok zor işler. Çünkü zaman zaman derneğe hiç uğramamış, hatta yerini bile bilmeyen kişilerin eleştirilerine maruz kalıyoruz. Cevap vermek, açıklama yapmak da gerekiyor. O biraz yorucu ve yıpratıcı oluyor.
Belediyelerin kendi projeleri dahilindeki faaliyetler, farklı teşkilatlardaki faaliyetler, federasyonla olsun Milli Görüşle olsun birlikte yaptığımız faaliyetler oluyor. Dolasıyla yoğun dönemler yaşıyoruz.
Eleştirilere açık bir insanım. Lakin yapıcı olmak lazım. Eleştirilecek bir şey gördüyseniz, onu düzeltecek, güzelleştirecek üstüne koyacak bir katkınız olmalı. Bunun dışında gereksiz muhabbet içinde bulunmaya katılmıyorum.
Dernek yerimizin küçük olduğuna bakmayın. Türklerin yoğun olarak yaşadığı bir bölgedeyiz. Sayın müşavirimiz de geldiğinde buna dikkat çekiyorum. Etkinliklerimiz, Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı faaliyetlerimiz, bu bayramlarda toplanan bağışlar, kurbanlık bağışları daha bir çok şeyi görüyorlar, potansiyelimizi anlıyorlar diye düşünüyorum.

Tansu Sarıtaylı- Peki bu potansiyel nasıl oluştu nasıl ortaya çıktı?

Fatih Gülergün- Bu potansiyelin ve etkinin büyümesi dışarı açılmakla oldu. Çevredeki kurumlarla ve derneklerle işbirliği yapmaya başladıkça daha çok tanınır hale geldik. Derneğimizin bünyesinde bakkal olması da tanınırlığa katkı sağladı. Arap kardeşlerimiz olsun, Fransızlar olsun hepsi derneğimizin bakkalına gelip alışveriş yapıyorlar. O sırada onlarla oturur sohbet ederiz. Sağ olsunlar belediye başkanlarımız son yıllarda epey ziyaret ettiler. Eksik olmasınlar. Clchy sous bois Belediyesi her bayramda gelir, bizi ziyaret eder, bayram tebriklerini iletirler. Montfermeil Belediye Başkanımız da kermeslerimizde bulunur. Biz de onların düzenlediği programlara katılırız. Dernekçilik, çok yönlü bir iş. Dernek başkanlığı da aktif çalışmayı gerektiriyor, her zaman zor, çünkü gerekli olan her yerde bulunmanız ama gönül kırmadan işlerinizi yürütmeniz lazım. Gerektiğinde de incitmeden cevap vermeniz gerekiyor. Bunlar da dönem dönem yoruyor.

Tansu Sarıtaylı- Dernek işlerinde zorlukları aşmak için nasıl bir yol izliyorsunuz? Projeleri üretirken nelere dikkat ediyorsunuz?

Fatih Gülergün- Birlikte hareket ediyoruz, konuşmaya, fikirleri paylaşmaya önem veriyoruz. Burada arkadaşlarla ihtiyaçları ve yapılacakları konuşuyoruz. Projeleri üretirken istişare ediyoruz. Hem ana kademe yönetimle hem de ana kademenin altında ‘komisyon’ diye bir ekip oluşturduk, komisyon üyeleriyle ihtiyaçlarımızı konuşuyoruz. Eksikleri ve yapılabilecekleri istişare ettikten sonra cemaatimize de soruyoruz. Onlarla da fikir alış verişi yapıyoruz. Daha sonra projelendirme aşamasında duruma göre mimari aşamaya geliyoruz. Orada belediyeye başvuru ve onlarla istişare söz konusu oluyor. Yani projeyi yazıp çizmeden önce belediyedekilerle görüşüyoruz. Şayet konu derneğin alanını ilgilendiren bir proje ise belediyeden ‘olabilirlik’ konusunda görüş alıyoruz. Daha sonra proje yapılıyor. İlk binamızı ve yan taraftaki sonradan satın aldığımız yeri projelerle yaptık. Orada ihtiyaç neydi, bakkalımız küçüktü. Onu büyütmek, imam evini büyütmek, hocamızı ve çocuklarımızı ağırlayabileceğimiz bir bina yapmak için önce ihtiyaç tespiti, fikir alış verişi, istişare ve proje aşamalarının hepsini yaşadık. İstişare halinde mimarla anlaşıp birlikte çalıştık.

Tansu Sarıtaylı- Şu anda gündemde olan ihtiyaç nedir, ne yapmayı planlıyorsunuz?

Fatih Gülergün- Şu anda ana ihtiyaçlardan biri çocukları sınıflandırma. İnşallah yakın zamanda bakkalımızın yerini değiştirdikten sonra arka tarafta arka taraftaki binayı çocuklarımıza tahsis edeceğiz. Çocuklarımızın sınıfta masalarda oturur vaziyette ders yapmasına yönelik bir planımız var. Yine belediyemizle, karşı taraftaki parkımız için fikrimiz var. Yani bu tür dernekler için en büyük sıkıntılardan birisi park. Park konusunda belediyeyle görüşmeye devam ediyoruz. Karşımızdaki mağazanın parkını birlikte kullanabilir miyiz diye bir fikir oluştu. Bu anlamda onlarla birlikte sendikayla, mülk sahipleriyle bir görüşme var. Devamında biz de görüşeceğiz. Bu konuyu çözmemiz lazım çünkü önemli günlerde, bayramlarda burası kalabalık oluyor, faaliyetler, etkinlikler ve kalabalık için park (parking) ihtiyacı kaçınılmaz. Sağ olsun Belediye Başkanı bir sıkıntı çıkarmadı.

Tansu Sarıtaylı- Peki derneğin etkinlikleri veya gezileri için bir şeyi ihtiyaç olduğunda nasıl hallediyorsunuz?

Fatih Gülergün- Derneğimizin çoğunlukla gençlik kollarının ihtiyaçları oluyor. Bir fikirleri varsa bir projeleri arsa gelip bize sunuyorlar, destek istiyorlar. En basitinden bunun için araba tahsis edilmesi gerekiyor veya bir gezi teklifi olabiliyor. Zaman zaman kadın kollarımız gezi organize etmek istediklerinde, belediyemizle görüşüyoruz, onlar bize gerekli aracı ayarlıyor. Böyle uyum içinde çalışıyoruz.

Tansu Sarıtaylı- Eksiğiniz yok mu peki?

Fatih Gülergün- Eksiklerimiz olmaz mı? Tabii ki vardır. Kesinlikle insanın olduğu yerde ihtiyaç da eksik de bitmez. Ama ben hep diyorum, istişare ettikten sonra çözülemeyecek hiçbir şey yoktur.

Tansu Sarıtaylı- Peki, dernek olarak ne tür faaliyetler düzenliyorsunuz?

Fatih Gülergün- Kermeslerimiz var, milli günlerdeki kutlamalarımız ve etkinliklerimiz var. En başta dernek olarak 23 Nisan programlarının içinde bulunuyoruz. Kadın kollarımızda bir kardeşimiz var, belediyede çalışan Türkçe dersi veren öğretmenlerimizle beraber düzenledikleri programlarda bulunuyoruz. Orada dernek olarak hem fiili oyarak yer alıyoruz hem de orada derse gitmiş çocuklarımıza her türlü desteğimizi sunuyoruz.
Bu arada Fransızların da bayramlarında yer alıyoruz. Ayrıca belediyenin önünde yapılan bayram şenliklerine katılıyoruz. Hem Clchy Sous Bois Belediyesi, hem Montfermeil Belediyesi. Hangisi olursa katılmayı aksatmıyoruz.
Aynı zamanda buraya çok yakın olan Türk Federasyonu’nun yaptığı programlara da katılıyoruz. 23 Nisan programı olsun, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı olsun hepsinde varız. Ayrıca kadın kollarının yaptığı etkinlikleri de belirtmem lazım.

Tansu Sarıtaylı- Yönetim kurulunuz kaç kişi, önceki yönetimle ilişkileriniz nasıl, eskileri tanıyor musunuz?

Fatih Gülergün- İlk başkanımız rahmetli Süleyman Kök, hocaydı. Onu çok iyi tanıyorum. Ondan sonra Ekrem Örekli amca görev aldı, az önce burada kendisiyle sohbet ettiniz. Devamında babamın bir dönem başkanlık görevi oldu. Onun ardından Mustafa Duman ve sonrasında Ali Atakan birer dönem başkanlık yaptı. Mustafa Orhan diye bir abimiz vardı, o da Covid-19 salgınında rahmetli oldu. Ben de Ali hocamın döneminde başkan vekilliği yapmıştım. Son iki yıldır da başkan olarak görevdeyim. Yönetim kurulumuzda ana kademede bütün birimler var. Sekreterimiz, kadın kollarımız, gençlik kollarımız, muhasip üye hepsi var. Biz ana kademeye bir ekleme yaptık. Daha etkili bir istişare mekanizması oluşsun diye bir kurul oluşturduk. Orada her birimin kendi içinde komisyon oluşturmasını istedik. Üçer dörder kişilik arkadaşlarımızı ekledik. Herhangi bir geniş program veya büyük proje ihtiyacı olduğunda, mesela bir kermes düzenleyeceğimiz zaman toplanıp, geniş istişare ortamını oluşturuyoruz. Benzeri şekilde 23 Nisan programı düzenleneceği zaman Türkçe öğretmenlerimizle de toplanıyoruz.

Tansu Sarıtaylı- Türk toplumunun içinde bulunan biri olarak Türk toplumunun Fransa’daki durumu hakkında bir değerlendirme yapar mısınız? Türk toplumunun ihtiyaçları ve beklentileri nelerdir?

Fatih Gülergün- Şahsi olarak söylemem gerekirse, yani benim fikrime göre, Türk toplumu biraz kendi kabuğunda, dışarıya açılmayı pek sevmeyen bir toplum. Maalesef büyük çoğunluk, çoğu zamanını televizyonun karşısında veya kahvehanelerde geçiriyor. Masada her türlü sorunu dile getiren, ancak sahaya çıkmayan insanlar olduk. Çoğumuz “Ben katılmasam da olur” diyoruz yani.
Mesela geçenlerde Filistin için yürüyüş vardı. Filistin’de savaş adı altında yapılan katliamlar hepimizi rahatsız ediyor, buna karşı tepkimizi olduğumuz yerde söyleyip duruyoruz. Fakat bununla ilgili sahaya çıkmak gerektiğinde çoğumuz adım atmıyoruz maalesef. Yorulmaktan mı kaçınıyoruz acaba?

Tansu Sarıtaylı- Entegrasyon konusunda ne söyleyeceksiniz? Fransızlarla, diğer toplumlarla, buranın düzeniyle ilişkilerimiz ne durumda?

Fatih Gülergün- Yaşadığımız ülkeye entegre olmaya çalışan bir yapımız var. Farklı toplumlarla birlikte yaşamayı da seviyoruz. Bence ne dışlanmış ne de dışarıdayız. Gençlerimizin yavaş yavaş bu toplumun içine girmesiyle beraber daha da entegre hale gelmeye başladık. Tabi buradaki entegrasyonu kontrol etmiyorsanız problemler kaçınılmaz. Dernekler olarak bizlere çok görev düşüyor. Birey olarak, millet olarak, toplum olarak asimile olmadan buraya uyum sağlamalıyız. Öncelikle anne ve babalar, sonra sosyal çevre, dernekler bu konuda sorumlu. Türkiye’den gelmiş insanlar olarak, çocukken birçok şeyi görmüş, öğrenmiş durumdayız. Ancak burada doğmuş çocuklar ve gençler için durum daha zor. Neyi nerede görecekler, neyi kimden öğrenecekler büyük problem, hep eksiklik oluyor. Burada doğan çocuklarımız, evde aile içinde birkaç saat geçiriyor ama gün içinde daha çok okuldalar, daha farklı bir toplumda daha farklı kültürle haşır neşir oluyorlar. Fransa’daki kuralları öğretmenin yanı sıra, öz kültürümüzü, milli ve manevi değerlerimizi öğretmek, bunları saklamanın, aktarmanın önemini kavratmak gerekiyor.
Çocukları 14-15 yaşından sonra kontrol etmek çok zor. Yani nereye gitmiş, kimlerle nasıl vakit geçirmiş göremezsiniz. Şayet yanlış yerlerdeyseler, yanlış kişilerle takılıyorlarsa büyük sıkıntılar doğuyor. Toplumumuz da genel olarak biraz duyarsız gibi görünüyor. Yani “Çok da önemli değil” diyen insanlarımız var. Biraz konuşmak, biraz özen göstermek gerekiyor. Bunun ötesinde toplum olarak entegrasyon yönünde bir sorun yaşamıyoruz.

Tansu Sarıtaylı- Fatih bey, zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederim. Unuttuğum bir şey olabilir veya sizin dile getirmek istediğiniz bir konu varsa lütfen söyleyin.

Fatih Gülergün- Ben teşekkür ediyorum Tansu bey. Vakit ayırıp derneğimizi ziyaret ettiğiniz için çok mutlu olduk. Bu ziyaret hem amcalarımı hem de bizleri çok memnun etti, bizleri şereflendirdi. İnşallah sizleri buralarda daha sık görmek isteriz. Montfermeil çok uzak bir yer değil. Şimdiden tekrar davet ediyoruz. Sağ olun.