ARAMIZDA DOLAŞAN PARİS’TEKİ AYKIRI ADAMIN GÖRÜNEN SERÜVENLERİ

Bugün burada sizlere aramızdan birisinden söz edeceğim. Belki tanıyanınız vardır tanımayanız da, ama bu kişiyi her ortamda görme şansınız bir hayli fazla !. Kimine göre gönül adamı, birilerine göre showmen, bana göre olmazı olduracak kadar aykırı bir kişilik. Dedim ya bu adam olunmayacak yerde olur. Bacada duman, inanan yüreklerde iman, Cuma günü cami’de secde durur, cem evinde erenlere karışıp semah döner. Sanki bin bir derde derman olan ilaç misali, yaptıklarını kabul edersin veya etmezsin, ama kızmazsın, küsmezsin. Sözlük içinde aykırılığın tarifini yap deseler örnek olarak bu adamı göstermek gelir benim içimden.
Beklemediğin bir anda Hüü der, şaşarsın, kapalı salondaki düğüne üzerinde kısa pantolon bermuda ile gelir, bir an düşünürsün bu düğün sahilde mi oluyor diye kendi kendini sorguya çekersin, ama bu adamın dünya umurunda değildir, üzerinde şort da olsa bayan arkadaşıyla dansını edip keyfine bakar. Doğum günü partisi düzenler, partiye gelenlere teşekkür konuşması yaparken çok mutlu olduğunu söyler ve üç veya beş sevgilimin de burda bulunmasından son derece memnunum der !
Eğlence aleminden uzak değildir. Yıllardır müzikli geceler düzenler, düşüncesi hiç para olmamıştır, yesin içsin eğlensin, kafası eser alo der dost ve arkadaşlarıyla birlikte olmak için beklemedik bir anda yemek organizasyonu yapar. Hak arayışına girip Kilise işgal edip açlık grevine yatar. Düğün dernek onun içindir. Kendi gider dostlarını da aynı yere davet eder çok rahattır, yaşantısında kompleks yoktur. Lüks bir lokantada yemeğini yemiş ağzında purosunu tüttürürken de görebilirsiniz, kaldırıma oturmuş, peynir ekmek karpuz yerken de görürseniz hiç şaşırmayın.
Piknik yaptığı alana, Paris’teki tanıdığı ne kadar davul zurnacı varsa çağırır, mangal yakıp davul zurna eşliğinde dostlarıyla halay çeker, üstü açık Mersedes arabaya biner, ondan inip kamyonetle evine gider, hiç beklenilmediği bir anda düğün ortasında pistte boynuna önlük takıp çiğköfte yoğurup gelin ile damat için sürpriz yapar. Bir insanın aklında tutamayacağı kadar karmaşa bir yaşantısı var. Mars gezegenine gidecek gönüllü aransa ilk müracaat bundan gelir. Her yönüyle aykırılığın üstadı olmaya aday bir görüntü çizer.
Bu adam için, dil, din ve milliyet farkı yoktur. Önceliği insanlığa verir. Belki çoğumuzun garip bulacağı aykırı düşünceleri arasında, mezarlık sevdası da vardır, geçen gün Paris’teki bir Hristiyan mezarlığında dolaşıp mezarda yatan mevtalardan Jacques ile kendince söyleşir, Birgitte ile aynı tarzda dertleşir ve onlar için dua eder, hatta kendince kafasına takılan bir mezartaşını okur ve onlarla söyleşir “ Bak gördün mü sende gittin, dedem nerde, babam nerde ,ebem nerde ? diye kendi kendine sorular sorup kendince değerlendirmeler yapar, Kendi gidip mezarlıkta dolaştığı yetmezmiş gibi arkadaş ve dostlarını mezarlığa götürüp dua ettirir. Kim bu garip adam diye merak ederseniz Kahraman Maraş eşrafından 30 yıla yakın zamandır Paris’te yaşayıp tekstil işiyle meşgul Ali Sarıca’dan başkası değil !