Güngör Öztürk, Paris 61 Trabzon Derneği’nin çalışmalarını anlattı. Buyrun o zaman Paris 61 Trabzon Derneği’ni tanıyalım. Fransa’da son yıllarda kurulan Türk göçmen derneklerinden biri olan ‘Paris 61 Trabzon Derneği’, başkentin banliyösü Sarcelles’te faaliyet gösteriyor. 2019’da kurulan dernek, spor, kültür, sosyal yardımlaşma ve dayanışma konularına ağırlık veriyor. Trabzonlu Başkan Güngör Öztürk, okuyucularımıza derneğin kuruluşunu ve faaliyetlerini anlattı.
Tansu Sarıtaylı- Fransa’da Türk dernek başkanlarıyla röportajlarım devam ediyor. Bu kez Paris 61 Trabzon Derneği Başkanı Güngör Öztürk ile birlikteyiz. Güngör bey kısaca kendinizi tanıtabilir misiniz?
Güngör Öztürk- Öncelikle Tansu bey hoş geldiniz, bizlere bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ediyorum. Trabzon Akçabat’a bağlı Kurşunlu’dan 1982’de aile birleşimiyle Fransa’ya geldim. Eğitimimi burada muhasebe okuyarak tamamladım. Okulu bitirdikten sonra babamızın inisiyatifiyle önce tekstile, ondan sonra da inşaat sektörüne atıldık. Şu anda küçük bir firmam var, onlarla çalışmalarımızı yürütüyorum. Ayrıca 4 çocuk babasıyım, bir kızımı evlendirdim, 3 aylık bir torunumuz oldu. Yani dede olmuş durumdayım.
Tansu Sarıtaylı- Gözünüz aydın. Peki bu derneği kurma fikri nereden çıktı anlatabilir misiniz?
Güngör Öztürk- Trabzon maalesef gerek tarım alanında gerek sanayi alanında çok imkan sağlayan bir şehir değil. Bu sebeple de dışarıya göç fazla oluyor. Sizin de bildiğiniz gibi Paris metropol Trabzon kökenli yurttaşlarımızın yoğun olduğu bir bölge. Fransa’ya yeni gelen Trabzonlular olduğu için muhtelif sıkıntılar yaşanıyor. Gelenlere yardımcı olmak, problemleri çözmek, kültürel veya manevi ihtiyaçlarına karşılık verebilmek için dernek fikri ortaya çıktı.
Tansu Sarıtaylı- Dernek kurulalı kaç yıl oldu?
Güngör Öztürk- Derneğimiz 2019’un mayıs ayında kuruldu. O günden bu yana Cenab-ı Allah’ın izniyle elimizden ne gelirse hizmet sunmaya çalışıyoruz. Kültürel ve sportif faaliyetlerin yanı sıra işçiler ve patronlarla teması sıcak tutuyoruz onlar arasında bağlantı kurmaya çalışıyoruz. Ayrıca işsiz olan arkadaşlarımıza da yardımcı olmaya uğraşıyoruz.
Tansu Sarıtaylı- Bu noktada hemen sorayım derneğin ana çalışma konuları nedir?
Güngör Öztürk- Öncelikle sportif faaliyetleri söyleyebilirim. İlk başladığımızda küçük futbol takımı kurmuştuk, fakat bulunduğumuz belediyenin yeterli stadı olmadığı için o çalışma biraz sekteye uğradı. Orada bir eksikliğimiz oldu ama elimizden gelen her şeyi denedik. Çocuklarımız için elimizden geleni yapıyoruz. Fransa’nın Lille futbol takımında bir dönem 3 tane Türk oyuncu vardı. Burak Yılmaz, Yusuf Yazıcı ve Zeki Çelik. Onların orada oynadıkları dönemde biz dernek olarak derneğe üye olan arkadaşlarımızın çocuklarına bilet alarak bir akşam maça götürdük.
Çocukları eğlenebilecekleri yerlere götürüyoruz. Atraksiyon parkları var, dernek olarak belediyeden tahsis edilen otobüslerle çocuklarımızı o parklara götürüyoruz. Tabi çocuklar bir anda her yere dağılabiliyor, onları korumak için de tedbir almamız gerekiyor. Bu görevi de dernek içinde halletmeye çalışıyoruz. Birkaç üyemiz o kafilelerle birlikte hareket ediyor, çocukların başına bir kaza gelmesin diye uğraşıyor.
Tansu Sarıtaylı- Peki folklor çalışmaları yapıyor musunuz?
Güngör Öztürk- Folklor hocamız vardı, bu çalışmaları yapacaktık. Ancak vatandaşlarımızın işleri ve zaman zaman birbirleriyle olan münasebetlerinden kaynaklanan gelişmeler sebebiyle bunu gerçekleştiremedik. O şartlarda çalıştıracak arkadaşımızın da zamanı da olmadı. Ayrıca bu tür çalışmalar için bizim lokal müsait değil. Bizim uygun olduğumuz saatler belediyeden istediğimiz lokallerin saatlerine de uymayınca yapamadık.
Tansu Sarıtaylı- Türk milli günlerinde, bayramlarda neler yaptığınızı sormak istiyorum. 19 Mayıs, 23 veya 29 Ekim’de faaliyetler için bir aksiyonunuz oluyor mu?
Güngör Öztürk- Açıkçası 3-4 senelik bir dernek olduğumuz için o yönde çok teferruatlı bir çalışmamız olmadı. Ama dernek olarak bu tür etkinliklere katıldık. Henüz kendimiz o günler için bir etkinlik düzenlemedik.
Tansu Sarıtaylı- Dernek başkanlığı görevi nasıl, kolay mı zor mu?
Güngör Öztürk- Dernek başkanlığı her şeyden önce gönül işi. Kolay bir iş değil. Hizmeti bir değer olarak görürseniz çok zor gelmez. Ama çok şeyden tasarruf yapmanız gerekiyor. Kendi işinizden, şahsi hayatınızdan, ailenizden tasarruf yapacaksınız. Hem zaman hem maddi olarak da buraya ayırmanız gerekiyor. Zorluklar elbette oluyor ama bu gönül işi biraz daha farklı hissettiriyor.
Tansu Sarıtaylı- Siz kaç yıldır dernek başkanlığını yürütüyorsunuz?
Güngör Öztürk- Hatırlarsınız bir buçuk yıl önce seçim yapılmıştı, orada siz de vardınız. Yani bir buçuk yıldır başkanlık görevindeyim. Benden önceki başkan Avni bey olsun, ilk kurucu başkanımız Müfit Birinci bey olsun hepsinin pek kıymetli emekleri oldu. Müfit bey, Fransız Milli Eğitim Bakanlığında görevli olduğundan ve belediye encümeni olmasından dolayı başkanlıktan ayrılması gerekiyordu.
Niye öyle gerekti şöyle izah edeyim: Dernek başkanının, zaman zaman belediyeden destek istemesi gerekiyor, yani sübvansiyon istedikleri oluyor. Bu arkadaşımız aynı zamanda o sübvansiyonu onaylayacak ekibin içinde olduğundan dolayı dernek başkanlığını bırakması gerekti. Daha sonra Avni başkan da iki sene görev yaptıktan sonra seçime gidildi ve bizim ekip seçildi.
Tansu Sarıtaylı- Gördüğüm kadarıyla ilk demokratik bir seçimdi. Sandık koymuştunuz değil mi?
Güngör Öztürk- Evet, öyle olmuştu. Aslında biz öyle çok teferruatlı bir seçim çalışması yapmayacaktık. Fakat en azından dediğiniz gibi demokratik olsun, güzel bir iz bıraksın diye o şekilde uygulama yapıldı.
Tansu Sarıtaylı- Dernek başkanı burada Türk toplumunu ve Karadeniz bölgesinin kültürünü temsil eder pozisyondasınız. Derneği yönetmenin dışında toplumla, buradaki üyelerle bağlantılar nedir? Dernek başkanı olarak ne hissediyorsunuz?
Güngör Öztürk- Dernek başkanı olduğunuz zaman nereye giderseniz gidin size yaklaşım biraz farklı oluyor. Bu olumlu bir şey ama aynı zamanda kolay bir şey de değil. Başkan olabilmek için altyapınızın ve çevrenizin çok sağlam olması gerekiyor. Kültürel ve sosyal açıdan seviyeniz ortalamadan farklı olmalı. Temasta bulunduğunuz vatandaşların içinde eğitimli olanı var sosyali var, eğitimsiz ve asosyal olanlar da var. Dolayısıyla hepsinin görüşü ve kendini ifade etme biçimi farklı. Bu durumda biraz sabırlı ve gerektiği kadar geniş olmak gerekiyor. Biz de kendimizi en iyi şekilde ayarlamaya çalışıyoruz. Ama bu zor bir şey.
Tansu Sarıtaylı- Dernekte projeleri üretirken yönetim mi karar alıyor yoksa diğer üyeler de bu karar alma sürecine dahil oluyor mu? Bir etkinlik yapmak olsun, bir yer satın almak veya bir lokal inşa etmek olsun süreç nasıl işliyor?
Güngör Öztürk- Gerek etkinlik için gerek projeler için biz en az ayda bir kez toplanıyoruz. Bu şekilde yapılanları değerlendirip, yapılacakları tartışıyoruz. Bunları gündeme alıyoruz, işliyoruz ve kayda geçiriyoruz. Yarın başka arkadaşlar, başka yöneticiler ne yapıldığını nasıl yapıldığını görebilsin diye bunları kayıt altına alıyoruz. Dernekçilik için proje ve etkinlik süreçlerini yazılı olarak yürütmek önemli. Onun için de hep beraber tartışıyoruz. Nasıl yapılırsa ne olur diye fikirleri dinleyip not alıyoruz. En son aşamada yine bütün üyeler karar veriyor. Hangi şekilde ilerlemek gerekiyorsa topla halde karar veriyoruz. Yani sırf başkanın direktifiyle değil. Çoğunluk ne derse ona uyuluyor.
Tansu Sarıtaylı- Peki projelerinizi ne ölçüde gerçekleştirebildiniz?
Güngör Öztürk- Şeffaf olmak gerekiyorsa insanlarımıza sorduk. 2019’da kurulduk, 14 Şubat 2020’de ilk tanıtma gecemizi yaptık. Siz o zaman da vardınız. Sonraki sene Antalya Manavgat’ta büyük bir yangın olmuştu, biz de bu felaketin yaralarını sarmak için ne yapabiliriz diye düşünüp proje ürettik. Yani memleketimizdeki hadiselere ‘Fransız kalmamak’ gerekiyordu.
Yangın bölgesine 30 bin fidan dikme projesi geliştirdik, bunun için özel bir gece düzenledik. Bunun için dernekten dört arkadaşımız görevli olarak yangın felaketinin yaşandığı bölgeye gittiler. Tarım ve Orman Bakanlığı, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı, Manavgat Belediye Başkanı ile birlikte projemizi yerinde işlediler. Çok da güzel yankıları oldu.
Daha sonra Covid-19 salgını sebebiyle pek bir etkinlik ve proje yapamadık. Bir sonraki projemizi 2023’te Trabzon’da gerçekleştirebildik. Trabzon engebeli araziye sahip, yokuşu çok. Fiziksel ve mental engeli olan ihtiyaç sahibi vatandaşlarımız da çok. Onların hayatlarını kolaylaştırmak için ne yapabiliriz diye düşündük. Bu şekilde akülü tekerlekli sandalye projesi geliştirdik. Trabzon Belediyesi’yle istişare ettik. Fransa’dan bir TIR dolusu akülü sandalye götürdük. Avni başkan, Kahraman Tayar, Salih Kara ve ben beraber gidip teslimatı yaptık. Hatta orada yerel bir televizyon kanalı da çekim yaptı. Sandalyesini teslim alan vatandaşlarımızın yüzlerindeki mutluluk ifadesini görecektiniz. O mutluluğu gördükten sonra bütün yorgunluğumuz geçti. Çok faydalı bir projeyi gerçekleştirmenin gururunu yaşıyoruz.
Tansu Sarıtaylı- Peki Güngör bu faaliyetleri yapmak için derneğin üye sayısı ve onların katkıları önemli. Kaç üyeniz var?
Güngör Öztürk- Normalde derneğin 200’den fazla üyesi var. Fakat bizim insanımız bu üyeliklerini yerine getiriyor mu getirmiyor mu diye sorarsanız cevabımız hayır olur. Aidatlar konusunda biraz sıkıntı yaşıyoruz. Tabi insanlarımızın maddi güçleri de artık eskisi kadar iyi değil. Hepimiz 3-5 Frank’ın hesabını yapıyoruz.
Halbuki burası herkesin derneği. Yani sadece Trabzonlulara değil bütün Türk kökenli vatandaşlarımıza hizmet etmek için çalışan lokal bir dayanışma yeri. Buranın yaşaması sadece yönetimle alakalı değil, çevredeki bütün insanlarımızın aç çok demeden destek olması gerekiyor. Herkesin elini taşın altına koyması gerekiyor. Ancak vatandaşlarımızda bu yönde yeterli anlayış yok maalesef. İş başa düşüyor, ve daha da zor hale geliyor.
Tansu Sarıtaylı- Yönetim kurulunuz kaç kişiden oluşuyor?
Güngör Öztürk- Yönetim kurulumuz ilk dönem 11 kişiydi. Tabi bu arkadaşlarımız zaman zaman işlerinden dolayı vakit ayıramayınca bizden müsaade istediler. Bazı arkadaşlarımız da ‘yetersiz bulunduklarından’ yönetimden düşürüldü. Yeni ilave arkadaşlarımız oldu. Şu anda yönetimde 5 kişiyiz.
Tansu Sarıtaylı- Güngör bey Fransa’da kültürel ve sportif faaliyetler yapmaya çalışıyorsunuz. Peki Fransa’dan gerekse Türkiye’den maddi ve manevi bir destek görüyor musunuz?
Güngör Öztürk- Açıkçası olmadı. Biz bugüne kadar kendi yağımızda kavrulmaya çalıştık. Fakat, belediyemizin bulunduğu yerin belediyesinden çocuklarla ilgili proje yaptığımızda araç desteği oluyor. Yani otobüs ve şoför verdiler. Bu da yardım sayılır. Emeği geçenlerden Allah razı olsun.
Tansu Sarıtaylı- Peki Göngör bey, siz yıllardır burada yaşıyorsunuz, Fransa’daki Türk toplumunun durumunu nasıl değerlendirirsiniz? Toplumun bir adım daha ileri gitmesi için neler yapılmalı?
Güngör Öztürk- Şahsen Fransa’daki Türk toplumunu gözlemlediğim zaman ne çok iyi ne de çok kötü durumda diyebilirim. Türk toplumu orta halli. Ancak kendi yaşadıklarım üzerinden açıklamakta fayda görüyorum. Şöyle ki ben buraya lise 1’den ayrılarak geldim. Babamın o zaman Fransızcası yoktu, o sebeple ileriye yönelik de bir düşüncem gelişmedi. Daha doğrusu ben fazla ilerleyemedim. Meslek lisesini muhasebeci olarak bitirdim. Ondan sonra iş hayatına atılmak durumunda kaldım. Bunun sebebi babamın bana bu yönde fazla bir şey verememesi. Birinci nesle bir şey veremedik ama ikinci ve üçüncü nesil ‘ne oldum delisi’ oldu. Bizim yapamadıklarımızı çocuklarımız yapsın diye elimizden geleni maddi-manevi göstermeye çalışıyoruz.
Büyük kızımı okuttum. Bugün Fransız okulunda öğretim görevlisi olarak çalışıyor. Hani Türkiye’de devlet memuru olmak için bir sınava (KPSS) giriliyor ya işte benim kızım da hem sözel hem yazılı bütün sınavlarını geçti. Onunla gurur duyuyorum. İkinci kızım da uluslararası hukuk okuyor. O da iyi gidiyor.
Bu örnekleri niye verdim? Daha ileri gidebilmek için daha fazlasını yapmak gerekiyor. Bizim işçi statüsünden işveren veya yönetici konumuna gelmemiz gerekiyor. Yani çıtayı yükseltmeliyiz. İşçiliğe kötü demiyorum, bu ayıp bir şey değil, ama diğerleri de lazım.
Buraya geldiğinde birkaç kuruş para kazanayım, bir araba alayım diye düşünüyordum. Sırf bu hedefle sınırlı kalmak iyi bir şey değil. Daha iyisini, gelecek için daha faydalısını düşünmek lazım. Çoğu insanımız yarın için daha iyi ne yapabilirimin muhasebesini yapamıyor.
Bizim burada temel derdimiz insanımızın entegre olamaması. Bir entegrasyon var bir de asimilasyon. Asimilasyona karşıyız. Fakat entegre olmamız gerekiyor. Bu ülkede yaşıyorsak, bu ülke gibi gelişmek, kurallara ve yeni şartlara uyumlu hale gelmek için gayret etmeliyiz. Nasıl Türkiye’de olduğu gibi vergimizi veriyorsak, burada da vergimizi vermeliyiz.
İnsanlarımızın sosyal ilişkilerden ziyade eğitim seviyesi artarsa çoğu beklentimize daha kolay ulaşırız. Yani bir hastaneye Türk doktorla veya Türk hemşireyle karşılaşmak hoşumuza gidiyor. Belediyede Türk encümen olması, Türk belediye başkanı olması, benzer şekilde bir kuruma gittiğimizde Türk memur olması, Türk yönetici olması ne kadar gurur verici değil mi? Bu başarıların, bu insanlarımızın daha da artması gerekiyor.
Tansu Sarıtaylı- Güngör bey bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederim. Unuttuğumuz bir konu olabilir veya sizin eklemek istediğiniz varsa, sizi dinliyorum.
Güngör Öztürk- Sorulacak bütün soruları sordunuz Tansu bey. Biz de elimizden geldiği kadar cevaplamaya çalıştık. Aklıma başka ne gelir, buradaki hayatımızdan memnun muyuz diye bir soru olabilir. Şöyle diyeyim, buraya gelmeyi ben seçmedim. Hayatın akışına uyduk. Hem memnunum hem memnun değilim. Çünkü şu anda bizim ne Türklüğümüz belli ne Fransızlığımız. Türkiye’ye git Avrupalı yani yabancı. Burada da benzer sıkıntılar maalesef devam ediyor. Bu duyguyu hepimiz yaşıyoruz. Röportaj için teşekkür ederim Tansu bey.